ORMAN SUÇLARI ve 2B İLİŞKİSİ ve DAVAYA ANAYASAL HAKLAR GÖZLÜĞÜ İLE BAKMAK Türkiye’deki Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvurularla ilgili avukatlara Avrupa Konseyi ve Adalet Bakanlığı başta olmak üzere pek çok partnerle düzenlenen eğitim seminerleri ile bilgi /eğitim veren avukatlardan biri olarak burada da olaya anayasal haklar gözlükleri ile bakmanın önemini vurgulamak isterim . Her şeyden önce hukuku icra edenler olarak öncelikle unutmamamız gereken bilgi : Orman suçunda şikayete konu yerlerde Sarıgöl de meslektaşların ve karar organlarının dikkat etmesi gereken en önemli husus ; Sarıgöl ün pek çok mahallesinde şubat 2024 tarihinde 2B nin kesinleştiği gerçeğidir. Dolayısıyla orman suçları ile ilgili devam eden cezai yargılama da kesinleşen 2B uygulaması ile RESMİ OLARAK 1981 yılından beri ORMAN NİTELİĞİNİ KAYBETMİŞ yerler söz konusu olabilir .Davaya konu yer bu tarih ve öncesinde orman niteliğini kaybetmiş İSE ceza hukukunun temel ilkelerinden olan lehe olan kanun uygulaması da düşünülerek bu durumun avukatlar ve mahkemeler tarafından görmezden gelinmesi ve mahkemede ceza vermeden önce değerlendirilmemesi söz konusu olamaz, olmamalıdır. ÇÜNKÜ Sarıgöl ün tüm köy/Mahallelerinde 2B çalışmaları 2024 yılı şubat ayında kesinleşmiş ve bir kısım orman suçu işlendiği iddia edilen yerin /arazinin " 31.12.1981 den önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini TAM olarak KAYBETMİŞ OLDUĞU " tespiti yapılmış olup , 2B listesinde askıya çıkarılmış ve askı kesinleşmiştir. Yani orman olduğu için kullanma işgal suçu işlendiği iddiası ile iddianamede SUÇ TARİHİ bu tarihten sonraki bir tarihs ie ki devam eden tüm orman suçları bu koşulu karşılmaktadır ;sonrasında yapılan şikayet ve düzenlenen iddianameye rağmen bu suçun işlendiği bir ormandan artık bahsedilemez. ÇÜNKÜ 1981 YILINDAN beri bu arazi ORMAN NİTELİĞİNİ KAYBETTİĞİNDEN 2B KAPSAMINA alınmışsa artık burada sanığa bu suçtan ceza verilemez daha da önemlisi vatandaşı ekonomik olarak da yıkabilecek MÜSADERE tedbiri /KARARI ALINAMAYACAKTIR. Üstelik yargılama sürecinde kesinleşen 2B söz konusu ise artık burada , sanık hakkında lehe olan kanun uygulanır ilkesinde uygulama alanı bulacaktır. Türk Ceza Kanunu (TCK)'nun zaman bakımından uygulamayı düzenleyen 7. maddesi lehe kanun uygulamasının dayanağını oluşturmaktadır. Buna göre hiç kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri de uygulanamaz. Bir fiil ancak işlendiği tarihte yürürlükte bulunan “yasanın bu fiili suç olarak nitelendirmesi halinde cezalandırılabilir”. Böylece fiil tarihinden sonra çıkarılan kanunla suç ihdas edilmesi ya da suç olarak kabul gören bir fiilin cezasının nitelik ya da nicelik olarak ağırlaştırılmasının önüne geçilmektedir, Dolayısı ile bu doğrultuda tekrar keşif ve tespit yapılarak 2B kapsamını aşan bir yer söz konusu ise ceza ve ancak bu kapsamın dışında kalan bir yer varsa bu yerin müsaderesi söz konusu olabilir. Aksi halde vatandaşın MÜLKİYET HAKKININ AĞIR İHLALİNE SEBEP Olacak bir ceza verileceği nettir. Burada ARTIK ne şikayete konu yer Ormandır ve ne de Orman Müdürlüğünün bu davada şikayet etme yetkisi devam eder ve halihazırda geçerli bir katılma talebi söz konusu olmaz. Dolayısıyla Orman Müdürlüğünün taraf sıfatı ve şikayetinin devam etmesi ve kamu yararı ve kamu adına hareket etmeye devam etmesi mümkün olmaz Ayrıca 1982 Anayasasındaki bu düzenlemeler 2896 sayılı Kanunla Orman Kanununa taşınmıştır. Bu Kanunla Orman Kanununun 2. maddesi yeniden düzenlenmiş,devlet ormanından çıkarılan alanların Hazine adına orman dışına çıkarılması öngörüldüğünden ,burada Orman ın taraf sıfatı da kalmamıştır. Yukarıda bahsettiğimiz sebeplerle burada Savcı dava konusu şikayete tabi yer ile ilgili 2B çalışmaları devam ederken yapılan keşfi esas almış ise bu eksik incelemedir ve bu yer 2B olduktan sonra ilgili yer Hazineye mi Ormana mı ait hususu netleşmeden karar verilmemelidir. Dolayısıyla burada verilen ceza , kanuna uygun sayılsa dahi- ki bize göre lehe olan kanun uygulanır ilkesi sebebi ile bu da mümkün olmamakla beraber -sanık aleyhine verilecek olan hürriyeti tahdit kararı ve müsadere tedbiri /kararı da HUKUKA AYKIRI olacaktır. Suç tarihi itibarı ile Ormandan gelen yazıya göre burası şikayet tarihinde Ormandır o zaman suç oluşmuştur da denemez; çünkü buranın orman niteliğini kaybetmesi ve 2B kapsamına girmesi için en az 1981 den itibaren orman niteliğini kaybetmesi gerekir . Bu da bizi yine Anayasal haklardan olan “ gerekçesiz karar a ve yine anayasal hak ihlaline götürecektir. Ayrıca karar verilmeden önce burası ne ormandır ne de katılma talebi kabul edilen Orman Müdürlüğüne aittir. Bu noktada burada verilecek sanık aleyhine cezaLAR kamu yararına hizmet etmiyorsa ,neye hizmet edecek ? 1981 den beri Orman olmadığı resmi makamlarca tespit edilen bir yer ile ilgili sanığın kullanma suçunun da işlemesi de mümkün olmadığından burada "işlenemez suç" söz konusudur. Sadece tespit yeni yapılmıştır ama burası aslında 1981 den beri orman değildir. 1982 Anayasasının 170. maddesine göre; "B. Orman köylüsünün korunması Madde 170- Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle, 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir. Devlet, bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır...." Anayasa bu hususların kanunla düzenlenmesini öngördüğünden 17.10.1983 tarihinde 2924 sayılı "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun" yürürlüğe konulmuştur. DAVA KONUSU YERLER 2B KAPSAMINA GİRMEKLE VE ORMAN OLMAKTAN ÇIKMAKLA BU DÜZENLEMELERE 2B ile DAHA UYGUN OLUP ORMAN KÖYLÜSÜNÜN KORUNMASI MADDESİ UYGULAMA ALANI BULMUŞTUR. Bir konuda kanun olması bu düzenlemenin hukuki olduğu anlamına gelmez burada da verilen kararlar hem keyfi ve takdir hatası şeklinde kararlardır hem de kanuniliğe de aykırıdır. Bu durumda dava konusu olayda kanunilik unsuru yoktur, Fiilin suç olmaktan çıkması sebebi ile yani Kamu yararı kalmamış olup kamu adına ceza ve müsadere istenen yer ORMAN olmadığından Devam eden bir şikayet olamaz dolayısıyla verilecek bir Ceza da tamamen mesnetsiz ve hak ihlaline sebep olan bir karar olacaktır. Bu koşullarda ,KANUNİLİK ŞARTI 2B uygulaması ile ortadan kalkmış olup GERİYE DOĞRU ORMAN NİTELİĞİNİ KAYBETME ŞARTI 2B uygulamasının ŞARTI OLUP OLAYA BAKTIĞIMIZDA artık suça konu arazi 1981 den beri ORMAN NİTELİĞİNİ KAYBEDEN bir yer olduğu için 2022 yılında ORMANI İŞGAL ve KULLANMA suçu OLUŞAMAZ. Burada artık VERİLECEK CEZA İLE korunan bir KAMU YARARINDAN BAHSEDİLEMEZ. Ve “suçun işlendiği zamanda burası ormandı “gerekçesi gerçeği yansıtmadığından verilecek bir cezaya gerekçe yapılamaz.”Gerçeğe aykırı gerekçe “söz konusu ise de GEREKÇESİZ KARAR Sözkonusu olur. Dolayısıyla ortada korunacak bir orman da 1981 den beri kalmadığından , haksız yere ve göz göre göre bu koşullara rağmen hem ceza hem müsadere tEdrbiri /kararı verilmesi ise hem ‘Non bis in idem’ (Aynı fiil nedeniyle faile bir ceza verilmesi) ilkesinin, hem yargıya güven ilkesinin hem eşitlik ilkesinin ve hem sanığın lehine olan kanunun uygulanması hak ve ilkesinin (karar verilmesinden önce suç olmaktan çıkan eylemler için de bu ilke geçerlidir) hem Anayasa m.13 uyarınca ölçülülük ilkesinin, Anayasa m.36 bakımından da adil/dürüst yargılanma hakkının ve bu hak kapsamındaki yargıya erişim hakkının ve hem Mülkiyet hakkının ve hem de Anayasa madde 170 ve "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun" un ihlaline sebep olacaktır. Nasıl İmar Barışından önce yapılmış kaçak yapılarda imar barışı ile birlikte mevzuata uygun hale geldi ve ceza kanunun kapsamında da TCK m 184 (imar Kanununa muhalefet ) kapsamında da suç olmaktan çıkarıldı ise benzer şekilde burada da artık ormana muhalefet suçu söz konusu olamaz. Gerekirse haksız ve hukuka aykırı kararların önüne geçmek için kanunun bu şekilde lafzi ve kısır/dar şekilde yorumlanıp uygulanması ve dolayısı ile var olan hali ile Hukuka Aykırılığa ve hukuk ve cezada çelişkiye sebep olmasına son verilmesi için bize göre burada detaylı açıklayarak ayrı bir dilekçeyle Anayasaya Aykırılık Başvurusunda da BULUNMAKTA fayda vardır. Bu ceza maddesi bu şekilde ceza ve müsadereye sebep olarak uygulanmaya devam ettiği sürece NORM DENETİMİ için talepte bulunmakta da hukuki yarar olduğu açıktır. Bu tip haksız uygulamalar ve hukuk ve cezanın çatışmaması için bu konuda lafzi YORUM ve TAKDİRE YER BIRAKMAKSIZIN gerek TCK Madde 54 e ve gerekse cezai müeyyideyi düzenleyen Madde 93 e “2B uygulaması kapsamında kalan yerler hariç” ibaresi eklenmesi gerekmektedir. Söz konusu davalarda 2B nin kesinleşmesi ile ORMAN ın TARAF SIFATI YOKTUR. Bu durum da Sayın Mahkemece gözardı edilemez.Dolayısıyla konu ile ilgili taraf sıfatı ile şikayeti de devam edemez, Orman Müdürlüğü müşteki ve/veya katılan da olmaz. 2B sınırlarında kalarak orman niteliğini kaybederek Hazineye geçen yerlerle ilgili artık Kamu Hukukunu da temsil edemez.Dolayısıyla Orman lehine vekalet ücretine karar vermek de sanığa ek mali külfet yükleyeceğinden bu yönden de sanığın 2.kez yeniden tekrar tekrar mülkiyet hakkı ihlaline sebep olacaktır. Gerek cezai düzenleme, gerekse yargılama sırasında 2B düzenlemesi de Devlet tarafından yapıldığından bunun hesabı da vatandaşa kesilemez, kesilmemelidir. Tüm bu sebeplerle Savunma Tarafından bu yerin 2B kapsamında olup ceza muhakemesi devam ederken 2B çalışmalarının bittiği ve kesinleştiğine dair dosyaya sunulan beyan ve belgelere rağmen dava konusu yerin hangi tarihten beri orman niteliğini kaybettiğinin ilgili kurumlara sorulmaksızın ve bu hususun netleştirilmeksizin keşif yapılmaksızın EKSİK İNCELEME ile sanığa ceza verilmesi, Anayasal haklarının ağır ihlaline sebep olacaktır. Yukarıda açıklanan sebeplerle her halükarda MÜSADERE maddesi ceza gibi uygulansa da ceza değil TEDBİR dir ve zaten hem hürriyeti tahdit cezası hem müsadere tedbirinin ceza gibi uygulanması non bis in idem ilkesine de aykırılık teşkil ettiğinden özellikle HAGB verildiğinde zaten 5 yıl boyunca uygulanmamalı ve verilecek hükümde de bu durum açık şekilde açıklanmalıdır. SONUÇ İTİBARI ile Mahkemelerden verilen her karar insanların hayatına dokunmakta ve sadece sanıkları değil ailesini ve çevresini de olumlu veya olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle sanığın yıllardır ailesi ile yasadığı konutun yani yuvalarının ve kazançlarının çoğunu sağladıkları bağ ve tarlalarının bulunduğu yerlerin keyfi olarak müsadere edilmemesi İLE tüm ailenin mağduriyetinin de önüne geçilecektir. Hukukun yaşayan bir bilim olması ve güncellenmeden uygulanmasının ağır hak mahrumiyetlerine ve hukuka aykırı kararlara ve sonuçta adaletsizliğe sebep olacağından , bu tür bir uygulamanın yargıya şeklen ulaşımı sağlaması yanında esasa etkili bir yargıya erişim sağlamadığı, maddi gerceğe ulaşmak adına savunmanın dinlenmediği sanık lehine delillerin toplanmadığı bir yargılama ,hukuk devletinde kendisine yaşam alanı bulmamalıdır.Yargının halka ve adalete hizmet etmesi gerekliliği unutulmamalıdır. Bu kanunlar sadece güçlüler değil HERKES için geçerlidir.Lehe kanunun uygulanmasının temelinde hukukun genel ilkelerinden olan “eşitlik” ilkesi yatmaktadır. Eşitlik ilkesi, lehe olan kanunun genel ve eşit bir şekilde uygulanmasını gerektirmekte, lehe kanunun geçmişe uygulanması eşitlik ilkesinin bir sonucu olmaktadır. Düzenleyici işlemin suçun tanımına etkisi ölçüsünde suçun kanuni tanımını etkilediği durumlarda da bu düzenleme görmezden gelinemez. Böyle bir uygulama aynı zamanda yargıya güven ilkesini de zedeleyebilecektir. YANİ Öncelikle şikayete konu yer 2B kapsamında kalmakla suç tarihi itibarı ile de bu yerin tamamının 1981 den beri fiilen TAM olarak orman vasfını kaybettiği “bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartıldığı” tespit edilmiş ise bu suçtan artık kimseye ceza verilemez, verilen cezaLAR ise hakkaniyete adalete ve hukuka uygun olamaz. Av.Zeynep AVCI Arabulucu Avukat Zeynep AVCI Manisa Barosu Sicil No:872 TC:58306488350 GSM: 542 790 83 01 Büro Tel: 236 867 11 19 Konak Mah.Halis Selçuk Cad. No: 23/A Sarıgöl/MANİSA

ORMAN SUÇLARI ve 2B İLİŞKİSİ ve DAVAYA ANAYASAL HAKLAR GÖZLÜĞÜ İLE BAKMAK Türkiyedeki Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvurularla ilgili avukatlara Avrupa Konseyi ve Adalaet Bakanlığı önde pekçok partnerle düzenlenen eğitim seminerleri ile bilgi veren avukatlardan biri olarak burada da olaya bu gözlüklerle bakmanın önemini vurgulamak isterim . Her şeyden öne hukuku icra edenler olarak öncelikle unutmamamız gereken bilgi : Hukukun yaşayan bir bilim olması ve güncellenmeden uygulanması ağır hak mahrumiyetlerine ve hukuka aykırı kararlara sebep olacağından bu tür bir uygulamanın yargıya şeklen ulaşımı sağlaması yanında esasa etkili bir yargıya erişim sağlamadığı, savunmanın dinlenmediği sanık lehine delillerin toplanmadığı, bir yargılama hukuk devletinde kendisine yaşam alanı bulmamalıdır. Orman suçunda şikayete konu yerlerde Sarıgöl de meslektaşların ve karar organlarının dikkate etmesi gereken en öenmli husu ; şubat 2024 tarihinde Sarıgöl de tüm köy/mahallelerde 2B nin kesinleştiği gerçeğidir. Dolayısıyla orman suçları ile ilgili devam eden yargılama da kesinleşen 2 B uygulaması ile RESMİ OLARAK 1981 yılından beri ORMAN NİTELİĞİNİ KAYBETMİŞ yerler sözkonusu olabilir .Davaya konu yer böyle ise bunu avukatlar ve mahekme görmezden gelmesi söz konusu bile olamaz.. ÇÜNKÜ Sarıgöl ün tüm köyü/MAHALLelerinde 2B çalışmaları 2024 yılı şubat ayında kesinleşmiş ve bir kısım orman suçu işlendiği iddia edilen yerin arazinin " 31.12.1981 den önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini TAM olarak KAYBETMİŞ OLDUĞU " tespiti yapılmış ve 2B listesinde askıya çıkmış ve askı kesinleşmiştir. Yani orman olduğu için kullanma işgal suçu işlendiği iddiası ile iddianamede SUÇ TARİHİ bu tarihten sonraki bir tarihse ki devam eden tüm orman suçları bu koşulu karşılar ;sonrasında yapılan şikayet ve düzenlenen iddianameye rağmen bu suçun işlendiği bir ormandan artık bahsedilemez. ÇÜNKÜ 1981 YILINDAN beri bu arazi ORMAN NİTELİĞİNİ KAYBETTİĞİNDEN 2B KAPSAMINA alınmıştsa artık burada sanığa bu suçtan ceza verilemez daha da öenmlisi vtandaşı ekonomik olarak da yıkabilecek MÜSADERE KARARI ALINAMAYACAKTIR. Dolayısı ile bu doğrultuda tekrar keşif ve tespit yapılarak 2B kapsamını aşan bir yer sözkonusu ise ceza ve ancak bu kapsamın dışında kalan bir yer varsa bu yerin müsaderesi sözkonusu olabilir. Aksi halde vatandaşın MÜLKİYET HAKKININ AĞIR İHLALİNE SEBEP Olacak bir ceza verileceği nettir. Burada ARTIK ne şikayete konu yer Ormandır ne de Orman Müdürlüğünün katılma talebi halihazırda geçerli olup , taraf sıfatı ve dolayısıyla şikayetinin devam etmesi ve kamu yararı ve kamu adına hareket etmesi mümkündür. Üstelik yargılama sürecinde kesinleşen 2B de , sanık hakkında lehe olan kanun uygulanır ilkesine zemin hazırlamıştır. Türk Ceza Kanunu (TCK)'nun zaman bakımından uygulamayı düzenleyen 7. maddesi lehe kanun uygulamasının dayanağını oluşturmaktadır. Buna göre hiç kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Bir fiil ancak işlendiği tarihte yürürlükte bulunan yasanın onu suç olarak nitelendirmesi halinde cezalandırılabilir. Böylece fiil tarihinden sonra çıkarılan kanunla suç ihdas edilmesi ya da suç olarak kabul gören bir fiilin cezasının nitelik ya da nicelik olarak ağırlaştırılmasının önüne geçilmektedir, Bu kanunlar sadece güçlüler değil tüm haklılar için geçerlidir. Lehe kanunun uygulanmasının temelinde hukukun genel ilkelerinden olan “eşitlik” ilkesi yatmaktadır. Eşitlik ilkesi, lehe olan kanunun genel ve eşit bir şekilde uygulanmasını gerektirmekte, lehe kanunun geçmişe uygulanması eşitlik ilkesinin bir sonucu olmaktadır. Düzenleyici işlemin suçun tanımına etkisi ölçüsünde suçun kanuni tanımını etkilediği durumlarda da bu düzenleme görmezden gelinemez. Böyle bir uygulama aynı zamanda yargıya güven ilkesini de zedeleyebilecektir. YANİ Öncelikle şikayete konu yer 2B kapsamında kalmakla suç tarihi itibarı ile de bu yerin tamamının fiilen TAM olarak orman vasfını kaybettiği ortada ise ceza verilemzez. Dolayısıyla burada verilen ceza , kanuna uygun sayılsa dahi- ki bize göre lehe olan kanun uygulanır ilkesi sebebi ile bu da mümkün olmamakla beraber -sanık aleyhine verilecek olan hürriyeti tahdit ve müsadere kararı HUKUKA AYKIRI olacaktır. Ayrıca 1982 Anayasasındaki bu düzenlemeler 2896 sayılı Kanunla Orman Kanununa taşınmıştır. Bu Kanunla Orman Kanununun2. maddesi yeniden düzenlenmiş,devlet ormanından çıkarılan alanların Hazine adına orman dışına çıkarılması öngörüldüğünden artık burada Orman ın taraf sıfatı da kalmamıştır. Yukarıda bahsettiğimiz sebeplerle burada Savcı dava konusu şikayete tabi yer ile ilgili 2B çalışmaları devam ederken yapılan keşfi esas almış ise bu eksik incelemedir ve bu yer 2B olduktan sonra ilgili yer Hazineye mi Ormana mı ait hususu netleşmeden karar verilemez. SONUÇ İTİBARI ile Mahkemelerden verilen her karar insanların hayatına dokunmakta ve sadece sanıkları değil değil ailesini ve çevresini de olumlu veya olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle sanığın yıllardır ailesi ile yasadığı konutun yani yuvalarının ve kazançlarının çoğunu sağladıkları bağ ve tarlalarının bulunduğu yerlerin keyfi olarak müsadere edilmemesi tüm ailenin mağduriyetinin de önüne geçecektir. 2B çalışması Ceza Mahkemesinde keşif yapıldıktan sonraki tarihte KESİNLEŞTİĞİ için tekrar keşif yapılarak, 2B ile suç tarihi itibarı ile orman niteliğini kaybeden ve varsa kaybetmeyen arazinin tespiti yapılmaksızın karar verilmesi aynı zamanda kanun ve usule aykırı olarak EKSİK İNCELEME ile karar verilmemesini ve Anayasa aykırılık itirazımızın kabulü ile Anayasa Mahkemesine taşınacak davanın buradan verilecek karardan sonra verilmesİ GEREKMEKTEDİR. Suç tarihi itibarı ile Ormandan gelen yazıya göre burası şikayet tarihinde Ormandır o zaman suç oluşmuştur da denemez; çünkü buranın orman niteliğini kaybetmesi için en az 1981 den itibaren orman niteliğini kaybetmesi gerekir . Yani karar verilmeden önce burası ne ormandır ne de katılma talebi kabul edilen Orman Müdürlüğüne aittir. Bu noktada burada verilecek ceza kamu yararına hizmet etmiyorsa ,neye hizmet edecek ? 1981 den beri Orman olmadığı resmi makamlarca tespit edilen bir yer ile ilgili sanığın kullanma suçunun da işlemesi de mümkün olmadığından burada "işlenemez suç" söz konusudur. Sadece tespit yeni yapılmıştır ama burası aslında 1981 den beri orman değildir. Nasıl İmar Barışından önce yapılmış kaçak yapılarda imar barışı ile birlikte mevzuata uygun hale geldi ve ceza kanunun kapsamında da TCK m 184 (imar Kanununa muhalefet ) kapsamında da suç olmaktan çıkarıldı ise de benzer şekilde burada da artık ormana muhalefet suçu söz konusu olamaz. Çünkü 1982 Anayasasının 170. maddesine göre; "B. Orman köylüsünün korunması Madde 170- Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle, 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir. Devlet, bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır...." Anayasa bu hususların kanunla düzenlenmesini öngördüğünden 17.10.1983 tarihinde 2924 sayılı "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun" yürürlüğe konulmuştur. DAVA KONUSU YER BU DÜZENLEMELERE 2B ile DAHA UYGUN OLUP ORMAN KÖYLÜSÜNÜN KORUNMASI MADDESİ UYGULAMA ALANI BULMUŞTUR. Müvekkillere haksız yere ve göz göre göre bu koşullara rağmen hem ceza hem müsadere kararı verilmesi ise hem ‘Non bis in idem’ (Aynı fiil nedeniyle faile bir ceza verilmesi) ilkesinin, hem yargıya güven ilkesinin hem eşitlik ilkesinin ve hem sanığın lehine olan kanunun uygulanması hak ve ilkesinin (karar verilmesinden önce suç olmaktan çıkan eylemler için de bu ilke geçerlidir) hem Anayasa m.13 uyarınca ölçülülük ilkesinin, m.36 bakımından da adil/dürüst yargılanma hakkının ve bu hak kapsamındaki yargıya erişim hakkının ve hem Mülkiyet hakkının ve hem de Anayasa madde 170 ve "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun" un ihlaline sebep olacaktır. Bu tip haksız uygulamalar ve hukuk ve cezanın çatışmaması için bu konuda lafzi YORUM ve TAKDİRE YER BIRAKMAKSIZIN gerek TCK Madde 54 e ve gerekse cezai müeyyideyi düzenleyen Madde 93 e 2B uygulaması kapsamında kalan yerler hariç ibaresi eklenmesi gerekmektedir. Aksi halde kanunun bu şekilde lafzi ve bir anlamda kısır/dar şekilde yorumlanıp uygulanması ve dolayısı ile var olan hali ile Hukuka Aykırılığa sebep olmasına son verilmelidir. Anayasa Mahkemesi tarafından ilgili hüküm iptal edilip ve veya düzeltilerek Anayasa m.13 uyarınca ölçülülük ilkesinin, m.36 bakımından da adil/dürüst yargılanma hakkının ihlali ve mülkiyet hakkı sebebi ile özellikle 2B uygulamalarına istisnai bir düzenleme açıkça getirilmeli ve bu şekilde vatandaşın hak ihlalleri giderilmelidir gerekçesi ile konu ile Anayasaya aykırılık başvurumuz da 30.04.2024 tarihli ara kararla gerekçesiz olarak reddedilmiştir. Bu davalarda detaylı açıklayarak ayrı bir dilekçeyle Anayasaya aykırılık başvurusunda da fayda vardır.NORM DENETİMİ için Koşullar oluşmuştur. Açıklanan nedenlerle ilgili maddenin Anayasa’ya aykırılığı konusunda karar verilmek üzere dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesini istemek zorunluluğu doğmuştur. Bu durumda dava konusu olayda gerek kanunilik unsuru olmadığından , Fiilin suç olmaktan çıkması sebebi ile yani Kamu yararı kalmamış olup kamu adına ceza ve müsadere istenen yer ORMAN olmadığından bu yer artık ormana ait bile olmadığından , Devam eden bir şikayet olamaz dolayısıyla verilecek bir Ceza da tamamen mesnetsiz ve hak ihlaline sebep olan bir karar olacaktır. Bu koşullarda ,KANUNİLİK ŞARTI 2B uygulaması ile ortadan kalkmış olup GERİYE DOĞRU ORMAN NİTELİĞİNİ KAYBETME ŞARTI 2B uygulamasının ŞARTI OLUP OLAYA BAKTIĞIMIZDA artık müvekkilin satın aldığı arazi için geçerli olmak üzere 1970 den beri ORMAN NİTELİĞİNİ KAYBEDEN yer için 2022 yılında ORMANI İŞGAL ve KULLANMA suçu OLUŞAMAZ. Burada artık korunan bir KAMU YARARINDAN BAHSEDİLEMEZ. Ve bu husus verilecek bir cezaya gerekçe yaplamaz. Söz konusu davada 2B nin kesinleşmesi ile ORMAN ın TARAF SIFATI YOKTUR. Bu durum da Sayın Mahkemece gözardı edilemez. Dolayısıyla konu ile ilgili taraf sıfatı ile şikayeti de devam edemez, müşteki veveya katılan da olmaz. 2B sınırlarında kalarak orman niteliğini kaybederek Hazineye geçen yerlerle ilgili artık Kamu Hukukunu da temsil edemez.Dolayısıyla Orman lehine vekalet ücretine karar vermek de sanığa ek mali külfet yükleyeceğinden bu yönden de sanığın 2.kez yeniden tekrar tekrar mülkiyet hakkı ihlaline sebep olacaktır. Gerek cezai düzenleme, gerekse yargılama sırasında 2B düzenlemesi de Devlet tarafından yapıldığından bunun hesabı da vatandaşa kesilemez, kesilmemelidir. Tüm bu sebeplerle bu yerin 2B çalışmalarının bittiğine dair dosyaya sunduğumuz beyan ve belgelerimize rağmen 2B kapsamında bu yerin hangi tarihten beri orman niteliğini kaybettiğinin ilgili kurumlara sorulmaksızın ve bu hususun netleştirilmeksizin sanığa ceza verilmesi, Anayasal haklarının ağır ihlaline sebep olacaktır. Yukarıda açıklanan sebeplerle her halükarda müsadere maddesi ceza gibi uygulansa da ceza değil tedbirdir ve zaten hem hürriyeti tahdit cezası hem müsadere cezası non bis in idem ilkesine de aykırılık teşkil ettiğinden özellikle HAGB verildiğinde zaten 5 yıl boyunca uygulanmamalıdır. Yine Müsadere maddesi uygulanacaksa da öncelikle 2B kapsamında hangi yerin suç kapsamında olup olmadığı hususunun tespiti için yeniden KEŞİF yapılması şarttır ve 2B dışında kalan bir yer varsa ve müvekkil tarafından işgal edildiyse ancak burası için ilgili ceza ve müeyyide uygulanarak orman niteliğini 1981 yılından beri kaybetmiş yerlerin tespit edilmemesi kanunların çatışması ve vatandaşın Mülkiyet hakkı ihlal edilmemelidir. SONUÇ İTİBARI ile Mahkemelerden verilen her karar insanların hayatına dokunmakta ve sadece sanığı değil ailesini ve çevresini de olumlu veya olumsuz etkilemektedir. Ve yargılamanın asıl ve öncelikli amacı olan maddi gerçeğe ulaşmak açısından ; Müvekkiler adına kayıtlı dava konusu yerin 2B arazisi içinde kalan miktarının araştırılarak 2B kapsamında olan ve olmayan yerlerin tespitiini talep ediyoruz. Öncelikle orman suçları ile ilgili yargılama devam ederken kesinleşmiş 2B çalışması varsa görmezden gelinerek değil tam aksine dikkate alınarak Ceza Mahkemesinin 2B nin KESİNLEŞMESİ SEBEBİ ile tekrar keşif yapılarak , 2B ile suç tarihi itibarı ile orman niteliğini kaybeden ve varsa kaybetmeyen arazinin tespiti yapılmaksızın karar verilmesi aynı zamanda kanun ve usule aykırı olarak EKSİK İNCELEME ile karar verilmemesi pek çok mağduriyetin önüne geçecektir. Her kararda olduğu gibi burada da kesinleşen 2B dikkate alınarak keşif yapılmasını ve Maddi Gerçeğe Ulaşarak Hukuka Hakkaniyete Uygun bir karar vermek ailelerin hayatına dokunacağı gerçeği ve yargının halka ve adalete hizmet etmesi gerekliliği unutulmamaldır. Av.Zeynep AVCI


  • Tarih:23.05.2024 19:21
  • Konum