ARABULUCU AVUKAT ZEYNEP AVCI
ASLEN UŞAK EŞMELİ OLUP MANİSA SARIGÖLDE DOĞUP BÜYÜMÜŞTÜR.
İZMİR DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MEZUNUDUR.
ÜNİVERSİTEDEN SONRADA ÇOK SEVDİĞİ SARIGÖL E DÖNMÜŞSE DE BİR AYAĞI DA İZMİRDEDİR.
ADALET BAKANLIĞI ARABULUCULUK SİCİLİNE 676 SİCİL NO İLE KAYITLIDIR YANİ TÜRKİYENİN 676. DOLAYISIYLA İLK ARABULUCULARINDANDIR .
SON YILLARDA AVUKAT ZEYNEP AVCI (Halk arasında Çift DNAlı Baba -KİMERA davası olarak da anılan) DNA DAVALARI İLE GÜNDEMDE OLMUŞ VE ÜLKE ÇAPINDA DUYULMUŞTUR.
KİMERA İLE İLGİLİ DAVASINA -davanın sona doğru hatta -İLK ADLİ TIP RAPORU ALINDIKTAN SONRA AVUKAT OLARAK GİRMİŞ VE DOSYANIN YÖNÜNÜ TAMAMEN DEĞİŞTİRMİŞ, 2 KIZ ÇOCUĞUNUN BABALARINA TEKRAR KAVUŞMALARINA VESİLE OLMUŞTUR.
BU DAVAYI MEDYADA TAKİP EDEN EŞMEDEKİ GENÇ ANNE ELA İSE BEBEĞİNİN HARLEQUİN TİPİ İKTİYOZİS ADINDA ENDER GÖRÜLEN RAHATSIZLIĞI SEBEBİ İLE "...Davalı anne daha önce Manisa’nın Sarıgöl ilçesinde “Çift DNA” (kimerizm) davasını çözen avukat Zeynep Avcı’ya başvurdu..."(BU KISIM FATİH ULAŞ HABERİNDEN ALINTIDIR)
Ardından Harlequin Tipi İktiyozis halk arasında yılan bebek olarak bilinen ancak anne Ela ile kullandıkları parlak bebek hakkındaki babasının açtığı nesebin reddi davasını da Av.Ali Arık ve Av.Ahmet Ocak ile sonuca taşımışlar ve dava reddedilmiştir. İstisnai vakalardan olmasına rağmen iZMİR ADLİ TIP KURUMU hiçbir tereddüde mahal bırakmaksızın babayı başarı ile tespit etmiştir.
AVUKAT ZEYNEP AVCI İSMİ NESEBİN REDDİ DAVALARINDA NESEBİN REDDİ -BABALIK DAVALARINDA DİKKAT ÇEKEN ETKİLİ BİR AVUKAT OLARAK TELAFFUZ EDİLMEKTEDİR.
KARİYERİ İLE İLGİLİ
ARABULUCU AVUKAT ZEYNEP AVCI ,İnsan hakları projeleri ile ilgili olarak aktif olarak eğitim almış ve avukat meslektaşlarına eğitim vermiştir.
*10.01.2007 ve 14.01.2007 tarihleri arasında Human Rights Agenda İnsan Hakları Gündemi Derneği eğitim projesi sertifikası aldıktan sonra , eğitici olarak katıldığı sunumdan sonra hazırladığım makul süre ile ilgili sunumu Manisa Barosunda eğitim çalışmalarında "eğitici "sıfatı ile katılarak stajyer avukatlarla aynı yıl nisan ayında paylaşmıştır.
*02.12.2007 tarihinde Türkiye Barolar Birliği ve Avrupa Konseyi ortak çalışması olan Türk Avukatların Avrupa insan Hakları Sözleşmesi Konusunda Aşamalı Eğitimleri ve “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi “eğitim seminerine katılmıştır
*30-31 Ekim 2008 tarihlerinde sertifikalı İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mukayeseli Hukuk Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından İsviçreli Mukayeseli Hukuk Enstitüsünün akademik işbirliği ile düzenlenmiş olan Banka ve Tüketici Hukuku sempozyumuna katılmıştır. Akabinde Manisa Barosu Dergisinde "Türk isviçre Hukuk Günleri Banka ve Tüketici Sorunları Sempozyumunun Düşündükleri Devletin Pozitif Sorumluluklarını İhlal Negatif Sorumluluklarını İhmali" başlığı ile bu seminerdeki gözlemleri ile hazırladığı makalesi yayımlanmıştır.
*2 dönem Manisa Celal Bayar Üniversitesine bağlı Sarıgöl de bulunan Harita Kadastro bölümünde Hukukun Temel İlke ve Kavramları derslerine eğitici olarak girmiş ve ders vermiştir.
*Daha sonra bir süre Manisa Merkezde Manisa Barosu stajyer eğitimleri kapsamında “Kadına karşı şiddet ve Ailenin Korunması yasası “ile ilgili eğitici olarak bilgilerini paylaşmıştır.
*Sarıgöl de “Kadına karşı şiddet ve Ailenin Korunması yasası “ile ilgili düzenleme hakkında Manisa Barosundan Avukat Ferişte Özcan ve Serpil Temizel ile Kaymakamlığımızın ve Üniversitesinin de da katkı ve yardımları ile halka ve özellikle kadınlara yönelik bir toplantı düzenleyerek kanuni düzenlemeler konusunda halka bilgi vermişlerdir.
*Aynı şekilde“Kadına karşı şiddet ve Ailenin Korunması yasası “ile ilgili Manisa da Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hastahanesinde Ebe ve hemşirelere yönelik sunum yaparak bilgilerini katılanlarla paylaşmıştır.
* 2014 yılından itibaren yaklaşık olarak 3 yıl gelen teklif üzerine Alaşehir Belediye Başkanlığı vekilliği yapmıştır ve bu süreçte vatandaşın mağduriyet yaşadığını tespit ettiği köylerde taşınmaz edinimini ve ruhsat konusunda hazırladığı kanun teklifi Manisa Barosu Dergisinde Mayıs 2018 Yıl 35 Sayı 132-133 “Alaşehir Belediye Başkanlığı Adına 442 Sayılı Köy Kanunu Ek madde 13.madde üzerine Çalışmamız ve Çözüm Önerisi Olarak Hazırladığımız Yasa Teklifi “ başlığı ile yayımlanmıştır
2017 yılında haziran ayında Alaşehir Belediye Başkanlığındaki görevi sırasında Zabıta Birimine hukuki sıkıntı yaşadığımızı tespit ettiğimiz "Tebligatlar ve Kabahatler Kanunu Uygulamaları ile İşyeri Açma ve çalıştırma Ruhsat Yönetmeliği Uygulamaları " konusunda eğitim vermiştir
Daha sonra 2017 yılında zorunlu arabuluculuk sürecinin başlaması ile 676 sicil no ile Türkiye’deki ilk arabuluculardan biri olmuştur. O dönemdeki kanuni düzenleme kurum vekili olarak arabuluculuk yapmasına imkan tanımadığından Türkiye de arabuluculuğun ilk uygulayıcılardan olmak için Belediye Başkanlığı vekilliğinden istifa ederek serbest mesleğe Arabulucu Avukat olarak geri dönüş yapmıştır. Ve 3 yıl aktif olarak İzmir ,Karşıyaka , Salihli ,Alaşehir ve Sarıgöl de arabuluculuk yapmıştır ve halen de yapmaktadır.
Manisa Barosu Sığınmacı ve Mülteci Komisyonu üyesi olarak Manisa Barosunu temsilen 12-13 Mayıs 2018 tarihinde İstanbul da icj , ekre ve Mülteci Derneği ile Mülteci Hakları Merkezinin ortaklaşa düzenlediği ve AİHM hakimlerinden Thomas Straub un da katılarak tecrübelerini paylaştığı “Sığınmacı ve Göçmenlerin Haklarının Korunmasında Uluslararası ve Avrupa İnsan Hakları mekanizmalarının Rolü “ adlı seminere katıldım .Manisa Barosu adına bildiriyi hazırlamıştır.
Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Sisteminin Desteklenmesi Projesi kapsamında Manisa Barosundan seçilen ve çalışmayı sonuna kadar sürdüren iki avukattan ve Türkiye çapında seçilmiş 150 avukattan biri olmuştur.
Bu proje kapsamında da 09.06.2018 de İstanbul da İstanbul Barosu avukatlarına ,24-25 kasım 2018 de Kahramanmaraş Barosu avukatlarına eğitim verilmesine katkı saplamış ve 20-21 Nisan 2019 tarihinde Manisa Barosundaki sunumda da gözlemci avukat olarak katkı sunarak meslektaşlarına eğitim verme çalışmalarına eğitici olarak katılmıştır.
. Manisa Barosu Dergisinde farklı tarihlerde yayımlanmış Makaleleri :
Nisan 2010 Sayısı Yıl 29 Sayı 113 de yayımlanan “Ceza Hukukunda Tedbir ,Şüphe, Delil ve Terör “,
Ocak 2009 Yıl 28 Sayı 108 "Türk isviçre Hukuk Günleri Banka ve Tüketici Sorunları Sempozyumunun Düşündükleri Devletin Pozitif Sorumluluklarını İhlal Negatif Sorumluluklarını İhmali" ve Mayıs 2018 Yıl 35 Sayı 132-133 “Alaşehir Belediye Başkanlığı Adına 442 Sayılı Köy Kanunu Ek madde 13.madde üzerine Çalışmamız ve Çözüm Önerisi Olarak Hazırladığımız Yasa Teklifi “ başlıklarını taşıyan 3 makalesi bulunmaktadır.
Kimera , Yunan mitolojisinden tek bir vücutta çeşitli canlıların kimi uzuvlarına sahip, ağzından ateş püskürten aslan kafalı dişi keçi gövdeli ejderha kuyruklu olup, Kimerizm de aynı bedende farklı doku ve organlarda birbirinden tamamen farklı DNA profillerinin bulunmasını yani tek vücutta iki farklı DNA olmasını ifade eder. En bilinen hali ise ikiz bebek olmak üzere iken iki yumurtanın birleşmesi ile ikiz bebek olarak başlayan sürecin , tek bebek olarak sonuçlanması ile ortaya çıkmaktadır. Böyle doğan insanın saçı kendisine ait hücre grubundan, kan dokusu ise doğmamış ikizine ait olabilir .Bu durumda da kan analizi ile yapılan bir DNA testinde farklı , kıl analizi ile yapılan DNA testinde farklı DNA çıkabilir. Kimerik insanlarda deri ile kanın DNA sı birbirini tutmaz. Farklı dokular farklı DNAlara sahip olur.
Aynı zamanda bazı doku nakilleri de kimeraya sebep olabilmektedir.
2003 yılında New Scientist dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre dünyadaki kimera vakalarının toplamının 30 ila 40 olduğu bildirilmiştir. Fakat son yıllarda artan tüp bebek uygulamalarıyla kimerik vakaların sayısının çok daha fazla artmış olabileceği tahmin edilmektedir. Ancak Kimerizm vakalarının dünyadaki yaygınlığı konusunda sağlıklı bir bilgi sahibi olmak mümkün görülmemektedir. Bazı kaynaklara göre kimerizm dünyada son derece nadir görülen bir vaka olup “bugüne kadar sadece 40 kişide görülmüştür” şeklinde bilgiler son derece gerçeği yansıtmaktan uzaktır.Çünkü bu durum bir hastalık olmadığı , bir rahatsızlığa sebep olmadığı ve pek de bilinmediği için “ben kimera mıyım diye doktora gitmezsiniz “ veya yaygın ,bilinen dolaylı bir etkisi de bilinmediğinden kan grubu gibi kimera olup olmadığınızı öğrenme ihtiyacı duymazsınız.
Kişi kimerizm vakası olduğunu dahi bilmemekte ve dolayısıyla dünyada ne kadar yaygın olduğu da bilinmemektedir. Çünkü yukarıda açıkladığımız sebeplerden ötürü bununla ilgili yeterli veri bulunmadığından ; sağlıklı bir istatistikte yapılmış değildir.
Davada dilekçeyi hazırlarken açık kapı bırakmamaya ve yanlış bir sonuç alma ihtimaline binaen itiraz edebileceğim ihtimalleri de oluşturmaya çalıştım . Şöyle ki dilekçede
1- Öncelikle kan örnekleri Sarıgöl de alınıp yollandığı için ilgili yönetmeliğe uygun şekilde uzmanlarca alınması için tarafların İzmir Adli Tıbba gitmelerini talep ettim;
2- Kimeranın hangi dokudan tespiti öngörülemeyeceği için ağıziçi sürüntü , kıl kökü ,ilik ve sperm tahlilleri talep ettim ve
3- İlk doğan ve tüp bebek olan çocuğunda tahlillerinin yapılmasını istedim bunu aslında eksik tahlil yapılması vesair ihtimallerde ilk doğan çocuğun da babayla eşleşmesi sağlanmazsa bir kez daha itiraz hakkımı muhafaza amacı ile talep ettim.
Hukuçuların unutmaması gereken önemli bir nokta Biz avukatların her şeyi isteyebilme gücü ve sorumluluğudur.Bilgi ve tecrübemiz , taleplerimizin kalitesini belirler. Ama sonuçta bu da istenir mi denilebilecek hiçbir şey yok bizim işimizde. Biz isteriz hakim kabul eder veya etmez.
Biz kararı kabul eder veya ısrar ederiz.
Hukuk tarihinin önemli mihenk taşlarının konulmasında başrol her zaman avukatlardadır.
Biz başrolü hakim savcılarla paylaşmaya hazırız.
Konuyu biraz araştırıp süreçteki aksaklıkları ve eksikleri anlatıp, KİMERİZM ihtimalini değerlendirdiğimiz bir itiraz dilekçesi ve Hakim Bey in de vicdanlı ve hakkaniyetli bir hakim olması ve durumun hassasiyetini kavraması ile Adli Tıp raporuna itirazlarımızı ve tekrar ama bu sefer tamamen yönetmeliğe uygun şekilde ve ayrıca öncelikle 3 çocuk içinde olmak kaydı ile DNA analizini ağıziçi sürüntü (tükürük ), kıl kökü, sperm analizi olarak istedik ve o zaman için her biri 750 ,00 TL olan testleri yaptırdık.
07.05.2019 tarihinde açılan davada , 26.09.2019 tarihli ilk raporda reddedilen babalık , araya giren pandemi süreci ile ilk rapora itirazımız üzerine Adli Tıp kurumundan 14.07.2020 tarihli cevabi raporda ; “Çocuklar ve baba ile ilgili DNA incelemeleri tamamlandı sonuçlar İhtisas Dairemizde muhafaza altına alındı” denilerek bu raporda “annenin DNA profili için DNA sı “istenmiştir .Bu ilginç ikinci rapor ile müvekkilimle birlikte kafamızda deli sorularla gidip bize bu raporları açıklayacak muhatap aradığımız İzmir Adli Tıp Kurumunda Uzman Tıbbi Biyologbizi son derece nazik karşıladı. “Babalık durumu tespit edildi mi” dedik “evet baba” dedi “peki teşhisimiz doğru mu kimera vakası mı” dedik “evet kimera” dedi “kesinlikle davacı baba ancak 28 yıllık meslek hayatımda ilk kez rastladığım bir olay bu vakayı uluslararası bir adli tıp makalesine konu edeceğiz bu yüzden annenin , babanın ve ilik vericisinin DNA oranlarını tespit için anneden de DNA istiyoruz “dedi.Burada görüştüğümüz İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığı Biyoloji İhtisas Dairesi başkanı Dr Güven Koyuncu , “Daha önceki rapor alınırken bu durum açıklanmadığı ve sadece kan tahlili yapıldığı için vakanın tespit edilemediğini ama tüm bu ihtimalleri değerlendiren dilekçe ile bu şekilde bir araştırma yapılarak doğru sonuca ulaşılabildiğini ” açıklamıştır.
Birkaç hafta önce de 13 Ekim 2022 de 17.Uluslararası Katılımlı Adli Tıp Günlerinde “Nadir Görülen Adli Genetik Vakalarda Bilirkişilik “ sunumunda 6 örnek olayın ilk olayı olarak bu davayı anlatmış ve bu sunumunda benden bahsederek onere etmiştir.
Ve sonuçta İzmir Adli Tıp Kurumu dilekçemi inceleyerek taleplerimiz doğrultusunda ağıziçi sürüntü ve kıl kökü analizi yaparak uluslararası adli tıp makalesine konu olacak istisnai bir kimerizm vakası tespit etmişlerdir.
OLAYIN HUKUKA YANSIMASI İse ÜRKÜTÜCÜ SONUÇLAR DOĞURABİLMEKTEDİR bu nedenle bu davanın kararla sonuçlanması yeterli değildir.Burada toplumsal algı oluşturulması gereken bir olay olduğu da unutulmamalıdır.
” İnsan bedeninde tüm dokularda tek DNA profilinin bulunduğunu” varsayan adli Bilimler ve Adli Tıptan gelen kanıtlara “kesin kanıt” diyen hukuk açısından kimerizm ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Böylece kimerizm vakası olduğunu veya olabilme ihtimalini değerlendirmeksizin yapılan DNA tahlilleri hukukta “kesin delil !” olması son derece vahim sonuçlara en kötü hali ile bir aile faciasına ,aileiçi infazlara en iyi hali ile parçalanan aileler ve yaftalanan , toplumda dışlanan aşağılanan “namussuz” damgası yiyen kadın ve çocuklara sebep olabilmektedir.
Öz babalar çocukları ve eşinin toplumda en acımasız şekilde damgalanmasına sebep olmaktadır.
Hatta belki de sözde “Namus cinayetlerine “!!!
ADLİ YARDIM VAR AMA BAZEN ADI VAR KENDİ YOK …
Müvekkilim bu davada tekrar bilirkişiye gitmesi için maddi imkanı sağlayamasaydı ? Bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz.
Aksi halde çok ciddi bir maliyeti olan bu davanın bu şekli alması belki de sırf adli yardım kapsamında olmadığından mümkün olmayacaktı. “Gayrimeşru kız çocukları” ve “ahlaksız anne damgası” eşliğinde ” anasına bak kızını al” a kadar giden bambaşka bir hayat resmi çizecek, hayatının kalan kısmında çocuğun ve annenin algısını , işini , eşini , hayata bakışını ve hayatın ve insanların onlara bakışını etkileyecekti.
Adli yardım ve kapsamı konusu burada diğer üzücü ve düzeltilmesi gereken bir husustur ;
kanuni düzenlemeye göre Baroya adli yardım başvurularının onaylanmasında sorun olmaması gerekirken uygulama genelde şu şekildedir;
Kanuni düzenlemeye rağmen barolara ayrılan bütçenin düşüklüğü sebebi ile
Babalık davaları, nesebin reddi ve mal rejiminin tasfiyesi gibi özellikle kadınlarla ilgili davalarda adli yardım talepleri –adli yardıma ayrılan bütçenin düşüklüğü bu davaların masraflarının yüksekliği sebebi ile -genelde onaylanamamaktadır.
Bu durumda artık acilen yapılması gereken iş : Babalık davaları , Nesebin Reddi Davalarında ağıziçi sürüntü ve kıl kökü tahliline öncelik verilerek ;
Ağıziçi sürüntü ,kan , kıl kökü ve sperm analizinin adli yardım kapsamında karşılanmasını sağlamaktır.
Ayrıca İzmir Adli tıp Kurumunda öğrendiğimiz üzere bu vakada kan ve tükürükten değil kıl kökünden (verici ve alıcı DNA sı belli oranlarda kıl kökünde mevcutmuş ) babalık tespiti sağlanabilmiştir .Bu durum genel bir kural olabilir mi yani kıl kökünden analizden doğru sonuç almak çok daha fazla ihtimal dahili midir?
Eğer kıl kökü genel olarak kimerizm vakalarında sonuç veren analiz ise bu tür babalık nesebin reddi davalarında ilk tahlil kan değil kıl kökü tahlili olmalıdır. Anne baba tespiti sırasında da eğer kimerik bir durum varsa sadece kan tahlili ile yapılacak bir DNA testi ile sağlıklı bir sonuç alınamayabilir.
Bir dönem kanuni düzenlemelerle Kredi Kurumlarının ,bankaların harçsız icra takibi yaptığı bir ülkede , düzenli geliri olmayan , üzerine hiçbir menkul ve/veya gayrimenkulü olmayan kadınların adli yardım haklarını uygulamada işlevsiz hale getirmek büyük ve kabul edilemez bir haksızlıktır.
Bu konuda adli tıp raporu alınmış zaten ,dava bitmiştir denip ,itiraz edilmeyip araştırılmayan ve resmi olarak yasak ilişki ile ilişkilendirilen ve günahına girilen kimbilir kaç kişi var .
Kimera vakası istisnai vaka (mı acaba? çünkü bununla ilgili yeterli veri yok ; sağlıklı bir istatistikte yapılmış değil ) ama bir anne ve bir çocuğun bile gayrimeşru ilişki ile ilişkilendirilmesi anne ve çocukların tüm hayatını etkileyip karartacak bir vakıa ve bu şekilde kimbilir kaç kadın ve çocuk var.
Hatta belki aynı şekilde öldürülen kaç kadın oldu acaba ? Hatta öz babaları öz çocuklarını hala gayrımeşru sanıyor olabilir mi?
Bu yüzden bununla ilgili İVEDİLİKLE kanuni düzenleme ve kamuoyu spotu hazırlanmalı ve yayınlanmalı hatta toplumsal farkındalık için bu davanın dizi ve veya filmi çekilmelidir…
Arabulucu Avukat
Zeynep AVCI
Manisa Barosu Sicil No:872
TC:58306488350
GSM: 542 790 83 01 Büro Tel: 236 867 11 19
Konak Mah.Halis Selçuk Cad. No: 23/A Sarıgöl/MANİSA